28 Mayıs 2015 Perşembe

Zihninizin Tutarlılığına Çomak Sokun; Kendi Hikayelerinizi Yaratın


Tüm hikayeler kendisini yaşatmak ister.. Sahibini öldürme pahasına…

Hiçbir hikaye kendisini yarım bırakmaz.  Sessizleşir.  Saklanır.  Pusuya yatar.  Fakat kendisini yarım bırakmaz.  Sadece doğru zamanı kollar ve başka kılıklarda kendisini yaşatmaya devam eder.

Aslında bir çoğumuzun tek bir hikayesi vardır. Kavuştuğun, ayrıldığın, yaralandığın, sevindiğin, sevildiğin, ötelendiğin tek bir hikaye. Hani hatırlıyor musun ilk kavuşmanı annenle?  Ya ilk ayrılık ? İlk kaybedişin onu.. İlk çaresizlik.. Hani ilk kez sevmiştin o çocuğu.  İlk terkediliş. Ya da ilk harab ediliş.. İlk hikayelerini hatırlıyor musun ?

İlmek  ilmek örülen bu ilk hikayeler  bir kez nakşedildi mi üzerine artık derinin kendisi olur sanki. Gel gör ki zihne kendisini unuttur.  Bu yüzden  tanınmaz, yakalanmaz, savaşılmaz ve dokunulmazlık zırhı olur. Başka  zamanlarda, başka mekanlarda başka isimlerle ve başka kılıklarda karşına çıkar bu ilk hikayeler..

İnsan zihni enteresan bir tutarlılık tutkunu..  İnsan zihni, mantığa tapıyor çünkü.  Mantık  dediğin nedir ki peki ? Aslında özetle bir iç tutarlılık meselesi.. Birbiriyle tutarlı bilgiler bütünü diyebiliriz.. Yeni giriş yapan bir bilginin öncekiler ile uyumlu ve diğerlerini yanlışlamıyor halde oluşu.

Zihin nasıl çalışıyor bir bakalım… Diyelim ki bulunduğunuz binada bir katil var. Ben, size eşgali tarif edeyim. Katil, 1.50 boylarında, sakallı ve gözlüklü esmer biri adam. Zihninizin yapacağı ilk şey dikkatinizi sakallı, gözlüklü esmer ve kısa adamlara yöneltmek olacaktır. Ve belirgin bir şekilde sakallı olmayan uzun adamları eleyecektir. Belki de en yakınınızdaki uzun adamı hiç kayda bile almayacaktır. Ve belki de en uzakta ve normal şartlarda hiç farketmeyeceğinz o kısa adamı göreceksinizdir. Böylece algıladığınız dünya o an için normalde algılanandan daha yoğun bir biçimde, sakallı, kısa ve esmer adamları içerecektir.

Peki  ya benim size başta verdiğim eşgal yanlış ise? Ya katil, aslında sakalsızsa.. Ya da sakalını kestiyse. İşte zihninizin baltayı taşa vurduğu yer.. Dikkat ve bellek gibi size yardımcı olmaları amacıyla hizmetinize sunulan tüm kaynakların sizi yanlış kişiye yönlendirdiği an. Böylece bir türlü katili yakalayamayışınızı enerjinizin olmadık bir kanala yönlenmesi takip edecek.

 Bu durumda iki yüksek ihtimal var seçeceğimiz. Bazılarımız, ya baştaki eşgal yanlışsa ? diyecek.. Ve yeni bilgiler edinip katilin tarifini güncelleyecek. Bazıları ise enerjisini daha fazla ve daha dikkatli bir şekilde sakallı adamlara ayırıp bu yönde yeni stratejiler geliştirecek.   Ve şu bir gerçekki ortalamanın çok üzeri oranda insan baştaki eşgali hiç sorgulamayacak bile. Bu da enerjinin ve tüm zamanın baştaki tarif ile uyumlu fakat sonuç vermeyen bir alana yönlendirilmesi anlamına gelecek.

Peki hikayelere geri dönelim.. Diyelim ki ilk hikayeniz “sevilmezlik”  ile ilgili?  Artık zihniniz,  yaşamınızı bu tarife uygun kalıplara dökecek ve bu tarife uygun düşecek bir biçimde dış dünyayı algılama eğiliminde olacak demektir, bu. Bu senaryonun doğrulanacağı adımları atacak örneğin.. Mesela sevmeyeceği baştan belli kişileri alacak belki de hayatınıza ya da sevilmediğiniz ile ilgili ipuçlarına daha duyarlı olacak, sevildiğiniz ile ilgili ipuçlarını ise baştan eleyecek. Boşlukları kendisi dolduracak ki bunu sevilmeme temasına uygun olacak şekilde yaparak.. Ya da sevildiğiniz ile ilgili kanıtları eleyecek çünkü baştaki  “sevilmezlik” bilgisine uymadığını düşünecek, tutarlı olmadığından yanlış sayacak.

İşte psikolojik sıkıntılar ya da değersizlik,  terkedilmişlik, sevilmezlik, kusurluluk hikayeleri, yaşamın çok erken dönemlerinde atılmış düğümler ile ilgili.. Dikkatiniz, belleğiniz, zihninizin tüm fonksiyonları size tutarlı yani  “mantıklı”, “makul” bir dünya sunmayı hedefliyor… Aynı şey inançlarımız ile de ilgili değil mi? Politik görüşümüz, dini inancımız, yaşam felsefemiz, çevremiz.. Birbirleri ile öyle tutarlılarki tam bu noktada sorgulanamaz ve şüphe edilemezlik zırhını kazanıyorlar.. İçimiz rahat, çünkü tutarlı.. İçimiz rahat çünkü mantıklı.. İçimiz rahat çünkü tüm bilgileri birbiri ile uyumlu.. Eğer farklı bir ses çıkar, kendi iç tutarlılığımızı bocazak bir bilgi girişi olacak olursa hemen çıban başı ilan eder ve yılanın başını ezeriz. Öteki ilan ederiz. Neden? Çünkü iç tutarlılığımızı tehdit eder. Neden ? Çünkü homeostasis yani iç dengemizi sarsar.. Oysaki hiç birimiz  böylesine huzur vadeden bir komfor alanından çıkmak istemeyiz. Birbiri ile bağlantılı yüzlerce linki yeni baştan kurmanız demek olabilir, yeni ve çelişkili bir bilgi girişi.

Sevilmezlik hikayesine geri dönecek olur isek. Kendi hikayenize daha başka isimler koyabilirsiniz. Örneğin terkedilmiş ya da çok erken yaşlarda kusurlu hissettirilmiş olabilirsiniz. Zihniniz bu erken tariflere gore bir dünya yaratmaya devam ettikçe çok muhtemelen hikayelerinizin adı değişmeyecek. Yanınızda size sevenler de olsa, bir dolu başarınız da olsa, zihniniz bunları küçümseme eğiliminde olacak. Çünkü başta size tarif edilen eşgal “sevilmediğiniz” ile ilgili .

Peki ya baştaki eşgal yanlışsa ?


Psikoterapi ortamı, tam olarak bu sorgulamaların ve bu tür güncellemelerin yeşereceği ortam. Bu, ilk etapta tutarlı ve görece huzurlu iç dünyanızın sınırlarını zorlamakta demek. Yeni ve çelişkili bilgilere kucak açmak ve zihni alışılagelenden daha farklı bir biçimde kullanmayı öğrenmek demek.  Ki bu yeniden yapılanma ve inşa, size iç tutarlılığınıza çomak sokmaya davet edecek.


Yeni hikayeler  yaratmak, kendi matrixinizden çıkmak için.. Neden olmasın..


1 yorum: