Tüm hikayeler kendisini yaşatmak ister..
Sahibini öldürme pahasına…
Hiçbir hikaye kendisini yarım bırakmaz. Sessizleşir.
Saklanır. Pusuya yatar. Fakat kendisini yarım bırakmaz.
Sadece doğru zamanı kollar ve başka kılıklarda kendisini yaşatmaya devam
eder.
Aslında bir çoğumuzun tek bir hikayesi vardır. Kavuştuğun, ayrıldığın,
yaralandığın, sevindiğin, sevildiğin, ötelendiğin tek bir hikaye. Hani
hatırlıyor musun ilk kavuşmanı annenle? Ya ilk ayrılık ? İlk kaybedişin
onu.. İlk çaresizlik.. Hani ilk kez sevmiştin o çocuğu. İlk terkediliş.
Ya da ilk harab ediliş.. İlk hikayelerini hatırlıyor musun ?
İlmek ilmek örülen bu ilk hikayeler bir kez nakşedildi mi
üzerine artık derinin kendisi olur sanki. Gel gör ki zihne kendisini unuttur.
Bu yüzden tanınmaz, yakalanmaz, savaşılmaz ve dokunulmazlık zırhı olur.
Başka zamanlarda, başka mekanlarda başka isimlerle ve başka kılıklarda
karşına çıkar bu ilk hikayeler..
İnsan zihni enteresan bir tutarlılık tutkunu.. İnsan zihni, mantığa
tapıyor çünkü. Mantık dediğin nedir ki peki ? Aslında özetle bir iç
tutarlılık meselesi.. Birbiriyle tutarlı bilgiler bütünü diyebiliriz.. Yeni
giriş yapan bir bilginin öncekiler ile uyumlu ve diğerlerini yanlışlamıyor
halde oluşu.
Zihin nasıl çalışıyor bir bakalım… Diyelim ki bulunduğunuz binada bir katil
var. Ben, size eşgali tarif edeyim. Katil, 1.50 boylarında, sakallı ve gözlüklü
esmer biri adam. Zihninizin yapacağı ilk şey dikkatinizi sakallı, gözlüklü
esmer ve kısa adamlara yöneltmek olacaktır. Ve belirgin bir şekilde sakallı
olmayan uzun adamları eleyecektir. Belki de en yakınınızdaki uzun adamı hiç
kayda bile almayacaktır. Ve belki de en uzakta ve normal şartlarda hiç
farketmeyeceğinz o kısa adamı göreceksinizdir. Böylece algıladığınız dünya o an
için normalde algılanandan daha yoğun bir biçimde, sakallı, kısa ve esmer
adamları içerecektir.
Peki ya benim size başta verdiğim eşgal yanlış ise? Ya katil, aslında
sakalsızsa.. Ya da sakalını kestiyse. İşte zihninizin baltayı taşa vurduğu
yer.. Dikkat ve bellek gibi size yardımcı olmaları amacıyla hizmetinize sunulan
tüm kaynakların sizi yanlış kişiye yönlendirdiği an. Böylece bir türlü katili
yakalayamayışınızı enerjinizin olmadık bir kanala yönlenmesi takip edecek.
Bu durumda iki yüksek ihtimal var seçeceğimiz. Bazılarımız, ya
baştaki eşgal yanlışsa ? diyecek.. Ve yeni bilgiler edinip katilin tarifini
güncelleyecek. Bazıları ise enerjisini daha fazla ve daha dikkatli bir şekilde
sakallı adamlara ayırıp bu yönde yeni stratejiler geliştirecek. Ve
şu bir gerçekki ortalamanın çok üzeri oranda insan baştaki eşgali hiç
sorgulamayacak bile. Bu da enerjinin ve tüm zamanın baştaki tarif ile uyumlu
fakat sonuç vermeyen bir alana yönlendirilmesi anlamına gelecek.
Peki hikayelere geri dönelim.. Diyelim ki ilk hikayeniz “sevilmezlik”
ile ilgili? Artık zihniniz, yaşamınızı bu tarife uygun
kalıplara dökecek ve bu tarife uygun düşecek bir biçimde dış dünyayı algılama
eğiliminde olacak demektir, bu. Bu senaryonun doğrulanacağı adımları atacak örneğin..
Mesela sevmeyeceği baştan belli kişileri alacak belki de hayatınıza ya da
sevilmediğiniz ile ilgili ipuçlarına daha duyarlı olacak, sevildiğiniz ile
ilgili ipuçlarını ise baştan eleyecek. Boşlukları kendisi dolduracak ki bunu
sevilmeme temasına uygun olacak şekilde yaparak.. Ya da sevildiğiniz ile ilgili
kanıtları eleyecek çünkü baştaki “sevilmezlik” bilgisine uymadığını
düşünecek, tutarlı olmadığından yanlış sayacak.
İşte psikolojik sıkıntılar ya da değersizlik, terkedilmişlik,
sevilmezlik, kusurluluk hikayeleri, yaşamın çok erken dönemlerinde atılmış
düğümler ile ilgili.. Dikkatiniz, belleğiniz, zihninizin tüm fonksiyonları size
tutarlı yani “mantıklı”, “makul” bir dünya sunmayı hedefliyor… Aynı şey
inançlarımız ile de ilgili değil mi? Politik görüşümüz, dini inancımız, yaşam
felsefemiz, çevremiz.. Birbirleri ile öyle tutarlılarki tam bu noktada
sorgulanamaz ve şüphe edilemezlik zırhını kazanıyorlar.. İçimiz rahat, çünkü
tutarlı.. İçimiz rahat çünkü mantıklı.. İçimiz rahat çünkü tüm bilgileri
birbiri ile uyumlu.. Eğer farklı bir ses çıkar, kendi iç tutarlılığımızı
bocazak bir bilgi girişi olacak olursa hemen çıban başı ilan eder ve yılanın
başını ezeriz. Öteki ilan ederiz. Neden? Çünkü iç tutarlılığımızı tehdit eder.
Neden ? Çünkü homeostasis yani iç dengemizi sarsar.. Oysaki hiç birimiz
böylesine huzur vadeden bir komfor alanından çıkmak istemeyiz. Birbiri
ile bağlantılı yüzlerce linki yeni baştan kurmanız demek olabilir, yeni ve
çelişkili bir bilgi girişi.
Sevilmezlik hikayesine geri dönecek olur isek. Kendi hikayenize daha başka
isimler koyabilirsiniz. Örneğin terkedilmiş ya da çok erken yaşlarda kusurlu
hissettirilmiş olabilirsiniz. Zihniniz bu erken tariflere gore bir dünya
yaratmaya devam ettikçe çok muhtemelen hikayelerinizin adı değişmeyecek.
Yanınızda size sevenler de olsa, bir dolu başarınız da olsa, zihniniz bunları
küçümseme eğiliminde olacak. Çünkü başta size tarif edilen eşgal
“sevilmediğiniz” ile ilgili .
Peki ya baştaki eşgal yanlışsa ?
Psikoterapi ortamı, tam olarak bu sorgulamaların ve bu tür güncellemelerin
yeşereceği ortam. Bu, ilk etapta tutarlı ve görece huzurlu iç dünyanızın
sınırlarını zorlamakta demek. Yeni ve çelişkili bilgilere kucak açmak ve zihni
alışılagelenden daha farklı bir biçimde kullanmayı öğrenmek demek. Ki bu
yeniden yapılanma ve inşa, size iç tutarlılığınıza çomak sokmaya davet edecek.
Yeni hikayeler yaratmak, kendi matrixinizden çıkmak için.. Neden
olmasın..
Harika
YanıtlaSil